İzin ver ey sevgili!


Hem geçmiş vardır içinde, hem de gelecek.





Sancıdır gece, bilinmeyene gebe. Bıçaktır gece yüreğinizde, istemeseniz de.





Saklı kalan aslında, geceden hep gizlediğin yüzündür.





Yüzlerce ölü vardır içinizde ve bir o kadar öldüremediklerimizle...


Ya da ikisinin ortasında, yoğun bir bilmece.


kırgınsınızdır hep güneşe.





Gece, ilham olur aşka düşen bîçâre gence.





Leylâ olur gece, sebebi mecnûnluğundandır.





Züleyhâ bir ince sızıdır ki, aynı gecelerde, yazgısı düşer ay yüzlü Yusuf’a.








Bir sırdır gece kulağa fısıldanan, bir yârdır gece omzuna yaslanılan.


bülbülün sesinde hüzünlü buğudur gece.





Garip bir sonbahar bestesi bırakır da ellerine, yanaklarından birkaç damla yaş kalır geriye.





Yâre yazılan nâme, yârdan gelen nağme ve ümitsiz bir baş eğmedir gece.


Bir közdür gece ki, yaktığı yer çoktur.


Bir kalemdir gece, yazdığı harf adedince, acı düşer suretine.
Bir kâğıttır gece, kalem üzerinden geçtiği sürece, yıldız olur gözlerinde.
Gece benim...
Ben geceyim...
İzin ver ey sevgili!
Gecenin içinden, gül kokulu yıldızlar toplayıp yüreğine serpeyim...
Gece benim...
Ben geceyim...
İzin ver ey sevgili!
Gece benim, ben geceyim.
Gecenin içinden geçerken, içinden gece geçen yine benim...